KULLATEYN KİTABI
Bu yazımda bahsetmek istediğim bir kitap var. Kitabın adı ''Kullateyn''. Yazarı Turan Dursun, kendi hayatını kurgulaştırarak, isim ve yer adlarını değiştirerek otobiyografik bir dokunuş yapmış öyküsüne. 12 yaşına kadarki yaşamını bütün incelikleriyle sayfalara taşımış, bütün yaşadıklarını en şeffaf haliyle bizimle buluşturmuş. Çok fazla bilinen ve ''best seller'' olan bir eser değil, olması da imkansız Türkiye'de. Nedeni ise din hakkında bir kitap olması ve dini, daha doğrusu Doğu Anadolu'daki islamı bütün gerçekliğiyle yazmış yazar. Kendisi Caferi'dir (https://tr.wikipedia.org/wiki/Caferilik) . Din eğitimi almak için kendi bulunduğu konumdan çok uzak bir köye imam olmak için ailesi zoruyla gönderilir.
Eğitim aldığı yerdeki insanlarla arasındaki fark, mezhep farkıdır. Mezhep farkını, dinin farklılaştırılmasını, biat etme düşüncesini, mantık sınırlarını aşan kararların alınmasını anlatan Turan Dursun bu kitabıyla beni karamsarlığa sürükledi fakat beğendim.
Düşünün ki bir erkek çocuğusunuz. Babanız size hayallerinizi sormuyor.
Sizi en uzak ücra bir köye ''Allah Yolu''na gönderiyor.
Camide eğitim almaya gidiyorsunuz.
Kürtçe bilmiyorsunuz, Arapça bilmiyorsunuz.
Sadece sırtınızı mermerin acıtmaması için üretilmiş halı kadar
ince bir yatağınız var.
Hava kar-kış.
Ayakkabılarınız yırtık ve alacak durumunuz yok.
Gittiğiniz yer, islamın size en aykırı gelen mezhebine göre bir yer.
Abdest suyu kocaman bir havuz, su hiç bir zaman yenilenmiyor, senelerce aynı su.
Suyun içinde herkesin ayak pislikleri, ana karakterin adlandırdığı ''fırtıklar'' yani sümükler.
Şalvarınızın her dikiş yerinde bit-pire kolonileri.
Şeriatı benimseyen ve sizin de benimsemekten başka yolunuzun olmadığını söyleyen ''mollalar''.
Şeriat ne derse o doğrudur dediler ona.
12 yaşındaki bir çocuğun hayatı sorgulaması, kendini keşfetmesi ve her şeyi dürüst bir şekilde yazması.
Doğrusu, böyle din ağırlıklı veya siyaset-tarih ağırlıklı kitapları okumayı sevmezdim fakat bu kitap benim de yeni perspektiflerden bakmamı sağladı. Çok farklı hayatlar. Bizim yaşadığımız büyük şehirler Türkiye'nin bir ilüzyonu haline gelmişken herkesin bu ilüzyonu fark etmesi gerekmez mi?
Kitabın yazarı da başlı başına kocamaan bir hayat hikayesi. Okumakta, bilgi edinmekte kesinlikle yarar var diye düşünüyorum.

Yorumlar
Yorum Gönder